Haberler

Kesinleşen Parselasyon Planlarına Karşı Dava Açma Süresinin İptali Talebine İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı

Bursa 2. İdare Mahkemesi, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8. maddesinin (b) bendinin 8. paragrafındaki “…veya parselasyon planları…” ibaresinin Anayasa madde 13, 35,36, ve 125’e aykırı olduğunu iddia ederek iptalini talep etmiştir. Olay, belediye encümeninin parselasyon uygulamasına ilişkin kararına karşı iptal talebiyle Bursa 2. İdare Mahkemesi’ne gelen dosya ile söz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna kanaat getiren Mahkemece iptal talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılmasına ilişkindir. 

3194 sayılı İmar Kanunu 8. maddesinin (b) bendinin 8. paragrafında, “kesinleşen imar planları veya parselasyon planlarına karşı kesinleşme tarihinden itibaren her halde beş yıl içinde dava açılabilir”, denmektedir. Bu kanun ile parselasyon planlarına karşı kesinleşme tahinden itibaren 5 yıl içinde dava açılabileceği düzenlenmiş olup bu düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu Bursa 2. İdare Mahkemesince ileri sürülmüştür. Anayasa Mahkemesi dosyada eksiklik bulmayarak esasın incelenmesine karar vermiştir.

Anayasa’nın 36. maddesinde hak arama hürriyeti düzenlenmiş olup yargı mercileri önünde herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanıp adil yargılanmaya hakkı vardır. Adil yargılanma hakkı mahkemeye erişim hakkını güvence altına alıp bir hukuki uyuşmazlığa karşı karar vermeye yetkili mahkeme önünde söz konusu olayın görülmesini sağlar. Bursa 2. İdare Mahkemesi, parselasyon kararlarına karşı dava açma süresinin İmar Kanunu ile 5 yıllık süre tanındığı gerekçesiyle mahkemeye erişim hakkının sınırlandırıldığı kanaatindedir.

Anayasa’nın 13. maddesine göre temel hak ve hürriyetler, özlerine müdahale kabul edilmeksizin Anayasada özel olarak belirtilen nedenlere bağlı kalarak kanunla sınırlandırılabilecek olup bu düzenleme ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil etmez. Bu hükümde görülmektedir ki temel hak ve hürriyetler ancak kanunla sınırlandırılabilmektedir. Kanuni düzenleme ise tek başına yeterli olmayacak olup söz konusu sınırlamanın belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir bir düzenleme içermesi zorunludur.

Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenmiş olan hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak temel haklara bir sınırlama getirilecek ise yine bunun ölçülü olması şartıyla kanunla yapılması gerektiğini belirtmiştir. Hukuk devletinin temel unsurlarından biri hukuki belirlilik ilkesi ve hukuki güvenlik ilkesi olup hem kişiler hem de idare bakımından kuşku uyandırmayacak, keyfilik barındırmayacak, açık, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olarak bir düzenleme içermesi halinde düzenlenen kanun hükmü, Anayasa’ya uygun olacaktır. Anayasa Mahkemesi bu ilkeler çerçevesinde söz konusu İmar Kanunu hükmünü incelemiştir.

Kesinleşen parselasyon kararına karşı başvuru süresi kanunda açık ve net bir şekilde 5 yıl olarak düzenlenmiş olup Anayasa Mahkemesi söz konusu kanun hükmünün belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir olduğunu belirterek kanunilik şartının gerçekleşmiş olduğunu belirtmiştir. Söz konusu mahkemeye erişim hakkının Anayasa’ya uygun olduğuna karar verilmesi için 13. madde gereği Anayasa’nın sözüne de uygun olduğunun görülmesi gerekir.

Anayasa’nın 125. maddesinde yargı yolu düzenlenmiş olup 3. fıkrasında idari işlemlere karşı eğer bir dava açılacaksa bu sürenin yazılı bildirim ile birlikte başlaması gerektiği düzenlenmiştir. Bu sayede dava açmak isteyen kendisine yazılı bildirim yapılmayan zaman için bir kayıpla karşı karşıya gelmeyecektir. Anayasa Mahkemesi, söz konusu hükümden sürenin başlaması açısından yazılı bildirim yapılmasının, bu bildirimin yapılış usulüne ilişkin ise bir sınırlamanın olmadığının görüldüğünü belirtmiştir.

İmar Kanunu’nun 19. maddesinin 1. fıkrasına göre parselasyon planları 1 aylık süre boyunca ilgili idarede asılı duracak olup mutat vasıtalarla duyurulacak ve sürenin bitmesiyle plan kesinleşecektir. Anayasa Mahkemesi parselasyon planlarının, yapılan işin özelliği gereğince çokça mahalleyi ve insanı ilgilendirmesi söz konusu olabileceğinden parselleme olacak bölgedeki bütün taşınmazların mülkiyetindeki belirsizliğin mümkün olan en kısa sürede çözüme kavuşturulması amacıyla kanunda öngörülmüş olunan süresinin yazılılık ve bildirme unsurlarının gerçekleşmiş olduğundan hareketle Anayasa’nın 125. maddesinin 3. fıkrasına aykırı olmadığını belirtmiştir. Bu kapsamda kanun hükmünün Anayasa’nın sözüne de bir aykırılık teşkil etmediğini göstermiştir.

Anayasa’nın 56. maddesinin 1. fıkrasında herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamaya hakkının olduğu, ikinci fıkrasında ise çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevrenin kirlenmesinin engellenmesi görevinin Devlete ve vatandaşa ait olduğu düzenlenmiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi çevrenin korunmasının Devletin sorumluluğunda olduğunu ve bununla ilgili düzenlemeler yapması gerekliliğini kanunilik ilkesine uygun bulmuştur.

İmar Kanunu’nun 1. maddesine göre bu kanunun amacı yerleşme yerlerinin ve bu yerlerdeki yapılaşmaların plan, fen, sağlık ve çevre koşullarına uygun yapılmasını sağlamaktır. Bu hükümden hareketle parselasyon planlarının kesinleşmesinden sonra dava hakkının 5 yıl olmasını Anayasa Mahkemesi imar planlarının ve uygulamalarının sürüncemede kalmaması ve belirsizliğin giderilmesi amacından kanunun meşruluğunu açıklamıştır.

Anayasa Mahkemesi, itiraz konusu kuralın meşru bir amacının bulunmasının tek başına ihlal oluşturmadığı sonucuna ulaştırmayacağından hareketle ölçülülük incelemesi de yapmıştır. Elverişlilik, gereklilik ve orantılılık kurallarına uygun oluşturulan bir kanun hükmü olması halinde ölçülük ilkesine uygun olduğuna karar verilir.

Ulaşılmak istenen amacın gerçekleşmesi açısından elverişli olan kanun hükmü elverişlilik kuralına uygunluğu belirtir. Anayasa Mahkemesi, parselasyon planlarının kesinleşmesinden sonra dava açma süresinin çok uzun olması ya da olmaması durumunda taşınmaz mülkiyetine ilişkin belirsizlikler olacağından 5 yıllık sürenin belirlenmesinin elverişlilik bakımından uygun olduğunu belirtmiştir.

Bir amaca ulaşmak açısından daha hafif bir sınırlama mümkün olmayıp mevcut sınırlamanın gerekli olduğu açıksa gereklilik kuralı mevcut durumda vardır. Anayasa Mahkemesi, parselasyon planlarının çokça mahalleyi ve insanı ilgilendirmesinden hareketle tek tek şahıslara tebligat yapılmasının mümkün olmayacağını ifade ederek söz konusu düzenlemenin gerekli olduğunu kanaat getirmiştir.

Bir hakka getirilmiş olunan sınırlama ulaşılmak istenen amaç açısından makul bir denge üzerine inşa edilmişse orantılılık kuralı gerçekleşmiş olur. Anayasa Mahkemesi, parselasyon planlarının kesinleşmesi itibariyle verilmiş olunan 5 yıllık dava açma süresinin taşınmaz mülkiyet çerçevesinde hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak bakımından söz konusu sürenin ölçülü olduğunu belirtmiştir.

Anayasa Mahkemesi, İmar Kanunun 8. maddesinin (b) bendinin 8. paragrafındaki düzenleme açısından bireyin hakları ve kamu yararı bakımından makul dengenin korunduğundan hareketle orantısız bir sınırlamanın olmadığı sonucuna varmıştır. Bu nedenle Anayasa’nın 36. Maddesinde düzenlenmiş olan adil yargılanma açısından söz konusu kanun hükmünün ölçüsüz bir sınırlama ihtiva etmediğini göstermiştir.

Yukarıda açıklanmış olunan sebeplerle Anayasa Mahkemesi, “…veya parselasyon planları…” ibaresinin düzenleme alanı kapsamında Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı 13. maddesine ve “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesine aykırı olmadığını belirterek 35. ve 125. maddeler açısından ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığı sonucuna vararak oy çokluğuyla itirazın reddine karar vermiştir.

Bununla birlikte, anılan kararda Başkan Zühtü ARSLAN, Başkanvekili Hasan Tahsin GÖKCAN ve üye Kenan YAŞAR'ın karşı oyları bulunmaktadır. Karşı oy gerekçelerinde yer alan,  tebliğe ilişkin değerlendirmeler ve itiraz konusu kural ile mahkemeye erişim hakkının sınırlanmasının ölçülü olmadığına dair değerlendirmeler önem arz etmektedir.

Benzer Haberler