Storytel Turkey Yayıncılık Hizmetleri AŞ (STORYTEL)’nin yayınevi ve eser sahipleriyle yapmış olduğu uzun süreli münhasırlık anlaşmalarıyla rakip firmaların çevrim içi sesli kitap akış hizmetleri pazarına girişini ve aynı pazarda büyümesini engellemek suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. ve 6. maddesini ihlal ettiği iddiasına ilişkin olarak Rekabet Kurulu tarafından alınan 06.04.2023 tarihli ve 23-17/301-M sayılı karar ile STORYTEL hakkında soruşturma başlatılmıştır.
Rekabet Kurulu, Kocaeli ilinde faaliyet gösteren özel okullar ve Kocaeli Ticaret Odası hakkında, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesinin ihlal edilip edilmediği hususunda yürütülen önaraştırma neticesinde, 28.04.2023 tarihli ve 23-19/374-129 sayılı kararı ile Kocaeli Ticaret Odası hakkında soruşturma açılmamasına karar vermiştir.
anonim şirketler için ellibin Türk Lirası olarak öngörülen en az esas sermaye tutarı ikiyüzellibin Türk Lirasına, kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan anonim şirketlerde yüzbin Türk Lirası olarak öngörülen en az başlangıç sermayesi tutarı beşyüzbin Türk Lirasına yükseltilmiştir. Aynı Kanunun 580’inci maddesinin birinci fıkrasında limited şirketler için ise onbin Türk Lirası olarak öngörülen en az sermaye tutarı ellibin Türk Lirasına yükseltilmiştir.
Belediyeler tarafından düzenlenen ihalelerin, ihale dönemi olarak genellikle yıllık mahiyette uzun bir zaman dilimini kapsaması, ihale şartnameleri doğrultusunda belediyelerin sabit TL bedel üzerinden alım gerçekleştirmesi, belediyelerin tek taraflı olarak iş ve süre artışı yapabilmesi ve özellikle sözleşme döneminde hammadde ve enerji maliyetlerinde ithalata bağımlılık nedeniyle oluşabilecek muhtemel riskler dikkate alındığında, firmalar tarafından zarar etmemek adına ihalelerde, piyasada veya maliyetlerde oluşabilecek muhtemel risklere (gelecekteki potansiyel maliyet artışlarına ve piyasadaki muhtemel olumsuz parametrelere) ilişkin öngörüde bulunarak teklif vermek rasyonel bir yaklaşım olarak değerlendirilebilecektir.
Anayasa Mahkemesi 26/7/2023 tarihinde E.2023/36 numaralı dosyada; vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlerden kaynaklanan davalarda temyiz için düzenlenmiş “…Konusu yüz bin Türk lirasını aşan...” ifadesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline hükmetmiştir. Mahkeme’ye; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle değiştirilen 46. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “Konusu yüz bin Türk lirasını aşan...” ibaresinin öngörülen durumun mahkemeye erişim hakkı, hükmün denetlenmesini talep etme hakkı, ölçülülük ve kanuni hâkim ilkeleri ile bağdaşmadığı belirtilerek başvurulmuştur.
Rekabet Kurulu tarafından, Ankara ilinde faaliyet gösteren emlakçıların/komisyoncuların/gayrimenkul danışmanlarının gayrimenkul satış ve kiralama ücretlerinde birlikte fiyat belirlemek suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’u ihlal ettiği iddiasıyla ilgili olarak yapılmasına karar verilen önaraştırma kapsamında, 11.03.2023 tarihinde yerinde, incelemede görevli meslek personelince GBK Gayrimenkul İnşaat Araç Kiralama İletişim Prodüksiyon Reklam ve Org. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti’nin Gölbaşı Ankara’daki merkezine yerinde inceleme için gidilmiştir.
Yıllık Raporun “Sayılarla 2022” bölümünde yer verildiği üzere; 2022 yılı içerisinde Rekabet Kurumu tarafından 245 Birleşme & Devralma dosyası, 78 Rekabet İhlali dosyası ve 19 Muafiyet & Menfi Tespit dosyası sonuçlandırılmıştır. 2022 yılı içerisinde sonuçlandırılan dosyalarda, teşebbüslere, rekabet ihlalinde bulundukları tespitiyle, 4054 Kanun uyarınca toplam 1.731.940.315 TL idari para cezası uygulanmıştır. 2022 yılında rekabet hukuku kurallarının ihlali nedeniyle uygulanan idari para cezalarında idari para cezasının en yüksek uygulandığı sektör gıda endüstrisi sektörü olmuştur. Bunu bilişim teknolojileri ve platform hizmetleri sektörü, tarım ve tarımsal ürünler sektörü ve sağlık hizmetleri sektörü takip etmiştir.
Baştaş Hazır Beton San. ve Tic. AŞ ve Votorantim Çimento San. ve Tic. AŞ Hakkında Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 6. maddesini ihlal ettikleri iddiası bakımından soruşturma açılmamasına karar veren Rekabet Kurulu: Hâkim durum söz konusu değilse hâkim durumun kötüye kullanılması niteliğinde herhangi bir davranışın olup olmadığı değerlendirmesi gerekli değildir.
4054 sayılı Kanun'un 15. maddesinde yerinde incelemenin Kurul kararıyla yapılabileceği anlaşılmakta ise de yerinde incelemenin Kurulun emriyle yapılmasının gecikmesinde sakınca bulunan hâllere münhasır kılınmadığı görülmüştür. Anayasa'nın 21. maddesinin birinci fıkrasında, gecikmesinde ancak sakınca bulunan hâllerde doğrudan hâkim kararı yerine kanunla yetkili kılınmış mercinin yazılı emrinin yeterli görülebileceği belirtilmiştir. Kurulun emriyle yerinde inceleme yapılabilmesini gecikmesinde sakınca bulunan hâllere münhasır kılmayan düzenlemenin Anayasa'nın 21. maddesine uygun olduğu söylenemeyecektir.
AYM’ye göre tapu kayıtlarının oluşturulması ve tutulması kamu makamlarının gözetiminde olduğuna göre orman olmasına rağmen hatalı olarak bu kayıtların oluşturulması hâlinde de yine devletin sorumlu olması tabiidir. Orman olan taşınmazların korunması bağlamında müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacı bulunmakta ise de devletin verdiği tapu ile mülk sahibi olan başvurucunun da menfaatlerinin gözetilmesi ve bu çerçevede idarenin hatalı işleminin bütün sonuçlarının başvurucuya yüklenmemesi gerekmektedir. Bu bağlamda tapunun iptal edilmesi karşılığında tazminat ödenmesinin başvurucuya yüklenen külfeti hafifletecek ve kamu yararı ile bireysel menfaatlerin dengelenmesini sağlayacak önemli bir araç olduğu söylenebilir.
AYM’ye göre başvurucu hakkında para cezası verilmesi başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahaledir. Fakat müdahale ile ulaşılmaya çalışılan sağlığın korunması amacının kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçasını oluşturması nedeniyle meşru temelinin bulunduğu sonucuna varılmıştır. Geriye müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının belirlenmesi kalmıştır. Buna göre temel hak ve özgürlükleri sınırlayan tedbir, toplumsal bir ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır.
Somut olayda tazminat istemiyle açtıkları davanın süre aşımından reddedilerek uyuşmazlığın esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir. Fakat bu müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmayacağı Anayasanın 13.maddesinde öngörülen kanunilik, meşru amaç ve ölçülülük ilkelerine uygun olup olmadığına göre değerlendirilecektir. Somut olaya ilişkin mahkeme kararı 2577 sayılı Kanun'un 13.maddesine dayandığı, zamanaşımı da idari istikrarın devamını amaçladığı için olaydaki müdahale kanunidir ve meşru bir amaca hizmet eder. Fakat, mevcut müdahalenin ölçülü olduğu söylenemez. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Süre aşımı nedeniyle uyuşmazlıkların esası hakkında karar verilmemesi suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahale aslında elverişli ve gereklidir. Somut olaydaki müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi bakımından asıl üzerinde durulması gereken husus ise müdahalenin orantılı olup olmadığıdır.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda bozma kararı uyarınca tahkikat yapıldığı durumda ıslah talebinde bulunulmasına yönelik mevzuatta açık bir engel bulunmamasına karşın, kategorik bir yaklaşımla hiçbir istisnaya yer vermeden her durumda bozma kararından sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı hususundaki yorumların öngörülemez olduğu ve bu yorumların anayasal anlamda kanunilik ölçütüne uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. Maddesine göre, diğer tüm şartlar gerçekleşmiş olsa bile sanığın kabul etmemesi halinde verilen mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu durumda ilk derece mahkemesince mahkûmiyet hükümlerinin istinaf/temyiz kanun yolu açık olarak verilmesi gerekir.
Rekabet Kurumu tarafından 21.01.2021 tarihinde başlatılan “Çevrim İçi Reklamcılık Sektör İncelemesi” kapsamında hazırlanan “Çevrim İçi Reklamcılık Sektör İncelemesi Ön Raporu”nda , dijitalleşmenin odağındaki çevrim içi platformların, yarattıkları değerin yanında çeşitli davranış ve uygulamalar ile toplumun tamamı bakımından yeni riskler de oluşturabileceklerine vurgu yapılmıştır. Raporda yer verildiği üzere, çevrim içi reklamcılık sektörünün karmaşık işleyiş şekli ve çok taraflı pazar yapısı göz önüne alındığında, çevrim içi reklamcılık alanında etkin rekabeti tesis etmek ve doğru rekabet politikaları uygulamak, bu alanda büyük önemi haizdir. Nitekim internet kullanıcılarının dijital izleri takip edilerek, kullanıcıların geçmişi ve beğenileri gibi özelliklere bağlı şekilde etkileşim odaklı reklamlar kullanılması; internet reklamcılığının e-posta, açılır pencere reklamları, arama motorları, sosyal medya ve içerik sağlayıcı internet siteleri üzerinden çeşitli yollarla gelişmeye ve genişlemeye devam etmesi, sosyal medyada hem içeriklerin üzerine hem de videoların içerisine reklam yerleştirilebilmesi ve aynı zamanda sponsorlu içerik gibi stratejilerle hedef kitle ile etkileşime geçilebilmesi, pazardaki şeffaflık eksikliği de dikkate alındığında rekabet otoritelerine önemli görevler yüklemektedir.
Dijitalleşme, tüm dünyada ve ülkemizde, çok sayıda sektörde iş modelleri ve yapış yöntemlerinde köklü değişikliklere yol açmış; internet teknolojileri, tüketici ve firma tercihlerinin temel belirleyicisi konumuna ulaşmıştır. Dijitalleşmenin iş yapma modellerinde ortaya çıkardığı söz konusu değişim, hukuki düzenlemelerin ve mevzuatın bu değişimle uyumlaştırılmasını gerektirmektedir. Dijital dönüşüm, en başta mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti etkilemekte, bu suretle de rekabet hukuku, dijitalleşmeden önemli ölçüde etkilenen hukuk alanlarından birini teşkil etmektedir. Nitekim dijital pazarların, rekabet hukuku uygulamalarını zorlaştıran pek çok özelliği mevcuttur. Bu noktada, “İlgili Pazar” kavramı açısından, klasik pazar tanımı araçlarının doğrudan bu alanda kullanılamaması ve adaptasyonu gerekli kılması, arz ve talep ikamesine yönelik değerlendirmelerin karmaşıklaşması, çok çeşitli ve dinamik iş modellerinin tipoloji bazlı tanımlamalarla uyum sağlamaması gibi sorunlardan söz edilebilir.
Sonuç olarak başvurucunun somut olayda emre aykırılık kabahatinin unsurları oluşmaksızın kamu makamlarınca yoruma dayalı olarak idari para cezası ile cezalandırılması nedeniyle müdahalenin kanunilik şartını karşılamadığı sonucuna ulaşılmıştır. Somut olayda özel hayata saygı hakkı kapsamında başsavcılığın idari yaptırım kararı verme yetkisine ilişkin kanuni bir düzenleme bulunmadığından ihlal sonucuna ulaşılmıştır. 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesine ve anılan hüküm kapsamında yaptırım uygulanabilmesine yönelik tespitler, suçta ve cezada kanunilik ilkesi açısından da geçerlidir. Açıklanan gerekçelerle Anayasa Mahkemesi, özel hayata saygı hakkı ile suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Başvurucular, kişilik haklarını ihlal ettiğini ileri sürdükleri internet içeriklerine erişimin engellenmesi taleplerinin reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibar hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Ulusal ölçekte yayın yapan gazetelerin internet siteleri ile bazı internet sitelerinde başvurucular hakkında çeşitli haberler yapılmıştır. Başvurucuların bu içeriklere erişimin engellenmesi talepleri mahkemelerce reddedilmiş, başvurucular Anayasa Mahkemesine ayrı ayrı bireysel başvuruda bulunmuştur.