Makaleler

Daha fazla bilgi için,
lütfen bizimle iletişime geçin


Kurucu Ortak Avukat

Türk Ceza Hukukunda Haksız Tahrik

*Av. Yakup ERİKEL, Öğr. Stj. Av. Arif Emre ÇİPİLOĞLU

Genel Olarak

Türk Ceza Kanunu’nda kusurluluğu etkileyen haller düzenlenmiş olup bu hallerden kimisi kusurun tamamen ortadan kalkması sonucunu doğururken kimisi sadece kusuru azaltmaktadır. Kusurun tamamen ortadan kalktığı durumlarda faile ceza verilmezken kusurun azaldığı hallerde ise failin cezasında indirime gidilmektedir.

Haksız tahrik kurumu da TCK’da genel hükümler içerisinde kusurluluğu etkileyen haller başlığı altında düzenlenmiş olup bir çeşit kusuru azaltan nedendir. Haksız Tahrik, TCK’nin 29.maddesinde’’ Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.’’ şeklinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla haksız tahrik, genel hükümler başlığı altında düzenlenen bir kusuru etkileyen neden olarak düzenlendiği için bazı istisnai suç tipleri dışında elverdiği ölçüde tüm suç tipleri için uygulanma kabiliyetine sahiptir.

Haksız tahrikin genel hükümler içerisinde düzenlenmesi öğretide eleştirilmiştir. Zira, haksız tahrikin tüm suç tipleri için uygulanabilir olması adil sonuçlar doğurmayabilir. Haksız tahrikin genel hükümler yerine TCK 129.maddede hakaret suçu için özel olarak düzenlendiği gibi her suç tipi için ayrı ayrı düzenlenmesi daha uygun gözükmektedir.[1] 

Niteliği itibariyle haksız tahrik altında işlenmeye elverişli olmayan suçların hangileri olduğu ise daha ziyade Yargıtay kararlarıyla şekillenmiştir. Yargıtay, ruhsatsız silah bulundurma, yağma, ırza geçme, korku, kaygı ve panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme suçları bakımından ve taksirli suçlar bakımından haksız tahrik hükümlerinin uygulanamayacağını kabul etmektedir.[2]

Haksız Tahrikin Tanımı ve Hukuki Esası

Kişinin haksız bir eylemin meydana getirdiği hiddetli veya șiddetli elemin etkisiyle suç işlemesi halinde haksız tahrikten söz edilecektir. Haksız tahrikin etkisi ile suç işleyen kişinin kusur yeteneğinin azaldığı kabul edilmektedir. Zira haksız bir fil nedeniyle kişide meydana gelen hiddetli veya șiddetli elem kişinin iradesinin zayıflamasına sebep olmakta ve kişinin suç işlemesini kolaylaştırmaktadır. Dolayısıyla haksız tahrik kusurluluğu etkileyen bir hal olarak kabul edilmektedir. Ancak bu etki sınırlı olup kusuru tamamen ortadan kaldırmaktan ziyade azaltmaktadır. Haksız tahrikin kusurluluğu etkilediği kabul edilmesine karşılık filin haksızlık içeriğinde herhangi bir azalma meydana gelmediği belirtilmektedir; çünkü modern ceza hukukunda artık kusurluluk yargısı haksızlık yargısının dışında ele alınmakta ve kişinin fili haksız olarak değerlendirilse de bu haksızlık teşkil eden filden dolayı kınanabilirliği ve cezalandırılabilirliği aynı bir değerlendirme sonucu belirlenmektedir.[3]

TCK bazı suçlar için haksız tahriki özel bir hafifletici neden olarak ayrıca düzenlemiştir. TCK 129.maddede düzenlenen hakaret suçu için özel haksız tahrik hali bunun tipik örneğidir. Söz konusu hükme göre ‘’(1) Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir. (2) Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez. (3) Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.’’ Özel hüküm- genel hüküm ilişkisi gereği özel hüküm öncelikle uygulanmalıdır. Madde hükmünden de anlaşıldığı üzere genel haksız tahrik hükmünün uygulanması durumunda kişinin kusur yeteneği tamamen ortadan kalkmazken hakaret suçu için tamamen ortadan kalkabileceği görülmektedir. 

Haksız tahrikin neden kusurluluğu, dolayısıyla cezayı azaltıcı etkisi olduğu doktrindeki sübjektif ve objektif görüş dikkate alınarak incelenecektir. Sübjektif görüş, haksız fiile maruz kalan kişinin psikolojik durumunu esas almaktadır. Haksız fiil sonucu failin iradesinin zayıflamasının kusur yeteneğine de etki etmiştir, dolayısıyla cezada indirime gidilmelidir.[4] Objektif görüşü savunanlar ise tahrik eden ve tahrik edilerek suç işleyen olmak üzere iki suçlunun bulunduğunu, hem failin hem mağdurun kusurlu olduğunu kabul etmektedir. Bu teori bir nevi kusurların takasını kabul etmektedir, fakat bu durumun hiç ceza verilmemesine yol açabileceği düşüncesiyle de eleştirilmektedir. [5] 

Yargıtay şu kararında da açıkça görüleceği üzere sübjektif görüşü benimsemektedir: “Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir filin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu halde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik halinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır." [6]

Haksız Tahrikin Şartları

Haksız tahrikin varlığından söz edebilmek için öncelikle haksız bir fiilin varlığı gereklidir. Bu haksız fiilin sonucu olarak failde hiddetli veya şiddetli elem meydana gelmeli, fail suçu bu hiddetli veya şiddetli elemin etkisi altında işlemeli ve suç tahrike sebep olan haksız fiili gerçekleştiren kişiye karşı işlenmelidir.[7]

Haksız fiilin bulunması haksız tahrikin oluşması için ilk incelenmesi gereken şarttır. TCK, hangi fiillerin tahrik edici niteliğe sahip olduğunu belirtmemiştir. Bu sebeple, fiilin tahrik edici olup olmadığı her somut olayın özelliklerine göre ve objektif kriterler ışığında hakim tarafından belirlenmelidir. Haksız fiil TCK 29. maddesinin gerekçesinde ’’hukuk düzeni tarafından tasvip edilmeyen davranışlar’’ olarak tanımlanmıştır. Fiilin haksız bir fiil teşkil edip etmediği hakim tarafından toplumsal düzene hakim değer yargılarına göre belirlenmelidir. [8] Nitekim, haksız bir fiil ceza hukuku anlamında suç teşkil edebileceği gibi suç olmak zorunda da değildir. Hatta borçlar hukuku bağlamındaki haksız fiilin meydana gelmesi de gerekmez. Kanaatimizce, haksız tahrike sebebiyet veren haksız bir fiil borçlar hukukundaki haksız fiilden de daha geniş yorumlanmalıdır. Böylece, failin lehine bir durum ortaya çıkmaktadır.

Ayrıca, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlanabilmesi için haksız fiili meydana getiren olaya bizzat kendinin sebep olmaması gerekir. Fakat, önce gerçekleştirilen haksız fiile karşı gösterilen tepkinin somut olay bağlamında aşırı bir reaksiyon içermesi durumunda, ilk haksız fiili gerçekleştiren istisnai olarak haksız tahrik hükümlerinden faydalanabilir.[9]

İkinci olarak, haksız bir fiilin sonucu olarak failde hiddetli veya şiddetli elem meydana gelmelidir. Haksız fiile bağlı olarak failin psikolojisinde ortaya çıkan yoğun öfke durumuna hiddet, büyük üzüntü durumuna ise elem denilmektedir.[10] 

Ek olarak, fail suçu mevcut hiddetli veya şiddetli elemin etkisi altında işlemelidir. Dolayısıyla, haksız fiil ile failin duyduğu hiddetli veya şiddetli elem arasında nedensellik bağının bulunması zorunludur. Suç, haksız fiile tepki olarak hemen işlenebileceği gibi belli bir süre sonra da işlenebilir. Mühim olan suçun ne zaman işlendiğinden çok suçun haksız bir fiil sonucu hiddetli veya şiddetli elem altında işlenip işlenmediğidir. [11]

Son olarak, haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için suçun haksız fiili gerçekleştiren kişiye karşı işlenmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, suçun haksız fiili gerçekleştiren kişiler dışındakilere karşı işlenmesi durumunda haksız tahrik hükümlerine başvurulamayacaktır. 

Sonuç

Kişinin suçu işlerken içinde bulunduğu durum, suçun işleniş biçimi, kişiyi suça iten nedenler de ceza hukuku anlamında önem arz etmektedir. Kişinin cezalandırılması sadece yasak fillerin işlenmesine bağlı olmayıp kişinin iradesinden ve kusur yeteneğinden bağımsız bir değerlendirme düşünülemeyecektir. Bu sebeplerle kanun koyucu, kusurluluğu etkileyen halleri Kanunda düzenlemiş olup bu hallerden bir kısmının kusurluluğu azalttığı bir kısmının ise kusuru tamamen ortadan kaldırdığını kabul etmiştir.

Kişinin içinde bulunduğu üzüntü, öfke, heyecan gibi duyguların insan psikolojisine tesiri inkâr edilemez bir gerçektir. Bu sebeple haksız tahrik hali filin haksızlık içeriğine etki etmemesine ve fiil hukuka aykırı olmaya devam etmesine rağmen failin kusurunun hukuk düzeni tarafından makul görülebilecek nedenlerle azalması sebebiyle cezasında da indirime gidilmesine yol açmaktadır. Haksız bir filin failde hiddetli veya şiddetli elem haline sebebiyet verip vermediği olayın özellikleri dikkate alınarak ve normal bir kişi esas alınarak objektif şekilde değerlendirilecektir.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

[1] Serkan Meraklı, Ceza Hukukunda Kusur(Ankara: 2.Baskı , Seçkin Yayıncılık, 2021) , s. 418

[2] Koca ve Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 2021, s. 354

[3] Koca ve Üzülmez, age, s. 353

[4] Ayhan Önder, Ceza Hukuku Genel Hükümler (İstanbul 2. Baskı, Beta Yayınları, 1992), s. 342

[5] Artuk, Gökcen, Alşahin, Çakır, Ceza Hukuku Genel Hükümler (15. Baskı, Ankara, Adalet Yayınevi, 2021), s. 650

[6] YCGK, 15-3:2016 - E. 2014/436 K. 2016/134

[7] Koca ve Üzülmez, age, s. 354-355

[8] Artuk, Gökcen, Alşahin ve Çakır, age, s. 666

[9] Artuk, Gökcen, Alşahin ve Çakır, age, s. 668

[10] Ayhan Önder, Ceza Hukuku Genel Hükümler (İstanbul 2. Baskı, Beta Yayınları, 1992), s. 347

[11] Koca ve Üzülmez, age, s. 358